Bilgi POLEN

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bilgilendirme


    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1)

    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1) Empty AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1)

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:42 pm

    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1)



    Akıl ve ruh sağlığının sırrı, beslenmede... 'Kötü ekmek' sinir sistemini bozuyor. Kola, ve cips konsantrasyon güçlüğüne yol açıyor. Fosforlu gıdalarsa beyni ışıldatıyor

    17/06/2003 (2978 kişi okudu)


    Bengi TÜZÜN (Arşivi)

    Ekonomik kriz, savaş, işsizlik, gerginlik ve sürekli yorgunluk... Hem dünyada hem de Türkiye'de artan psikolojik problemlerin tetikleyicileri. Tüm dünyada bu koşulları alt edemeyen insanlara yönelik 'antidepresan' ilaçlar peynir-ekmek gibi satılırken, bazı uzmanlar gözlerini beslenme biçimimize çevirdi. Gelişmiş ülkelerde artık psikiyatrik tedavinin yanı sıra akıl sağlığını koruyucu nitelikte diyetlere de önem veriliyor.
    Türkiye'deki hastanelerde akıl sağlığını korumaya yönelik diyet programlarının henüz uygulanmadığını belirten beslenme uzmanı ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Huriye Wetherilt, "Doktorlar diyetisyenlerle birlikte çalışmalı. Akıl sağlığını koruyan diyetlerin hastaların yüzde 80-90'ına muhakkak yararı var" diyor.
    Vücut gıdalara alışamadı

    Ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasında çevresel koşulların ve gıdaların değişmesinin büyük bir etkisi olduğunu vurgulayan Wetherilt, bu durumu şöyle özetliyor: "İnsanlar eskisi gibi çoluk çocuğuyla tarım yaparak çalışmıyor. Şehir hayatının getirdiği ek stresler var. Gıdalar eskisi kadar saf değil. Gençler arasında yaygınlaşan fastfood alışkanlığı büyük bir tehlike.
    Bundan 200-300 sene evvel bu kadar rafine gıdalar yoktu. Bizim genlerimiz 60 bin yıl önceki insan geninden çok farklı değil. Ama o genlerin hiç alışık almadığı 'saflaştırılmış gıda'lar kullanıyoruz. İnsanlık tarihi boyunca ekmek tam buğday unundan yapılıyordu. Şimdiyse saf nişasta ve beyaz undan yapılan, sinir hücrelerinin iyi çalışmasını sağlayan B vitaminlerini içermeyen beyaz ekmek ve böreklerin tüketimi arttı. Aynı zamanda fiziksel aktivite azaldı." Doç. Dr. Huriye Wetherilt akıl sağlığı ve beslenmeyle ilgili soruları şöyle yanıtladı:
    Hangi gıdalar akıl sağlığını koruyucu niteliğe ve zihinsel işlevleri artırıcı özelliğe sahiptir?
    Beyin gelişimini en çok etkileyenler, vücut proteinlerimizi oluşturan aminoasitlerdir. Bunlar, sinir hücrelerinin arasında iletişimi sağlayan 'asetilkolin', 'dopamin', 'serotonin' gibi kimyasalların ön maddeleridir. Aminoasitler, yumurta, et, balık, süt, yoğurt gibi gıdalarda, beynin en çok yararlanabileceği oranlarda bulunurlar.
    Mercimek, nohut ve fasulye de ideale yakın oranlarda aminoasit içerir,
    eğer tam buğday unundan ekmekle tüketilirlerse protein değerleri hayvansal proteininkine yaklaşır. Örneğin kuru fasulyeyle bulgur pilavı birlikte yenirse iyi kalite protein sağlar.
    Yağ yoksa, beyin küçülür

    [/b]Beyin gelişimi için ikinci önemli beslenme faktörü yağlarda bulunan elzem yağ asitleri ve fosforlu yağ bileşikleridir. Dışarıdan alınması şart olan elzem yağ asitlerinin kaynağı bitkisel sıvı yağlar ve balık yağlarıdır. Bunlar beyin hücrelerinin zar tabakası için elzem olduklarından, yetersizliklerinde beyin hücreleri küçülür.
    Ayrıca, bazı fosforlu maddeler, özellikle tahıl taneleri, fındık, badem, kuru baklagillerde bulunan 'inositol'; yumurta ve soya fasulyesinde bulunan 'kolin' ve 'lesitin'; ette ve süt ürünlerinde bulunan 'karnitin' beyindeki sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal maddelerin en önemlilerinden biri olan asetilkolin düzeyini destekler. Böylece kişilerin zihinsel yeteneklerini ve hafızasını güçlendirir. 'Asetilkolin' düzeyi düşük olursa ruhsal sağlık sorunları ortaya çıkıyor.
    Beynin verimli çalışması için demir ve çinko alımı da son derece önemlidir.
    Bunların insan vücuduna en yararlı biçimde bulundukları kaynaklar, da yine kırmızı etler ve balıktır. Bitkisel kaynaklı demir ve çinkonun bağırsaklardan kana emilimi çok düşüktür. Ancak ekmek mayalandığı zaman demir ve çinko kaynağına dönüşür.

    'Tam ekmek' bilmecesi
    Buğday tanesinin etrafında kepek bulunur. Altındaki tabaka B1, B2, B6, folik asit, çinko ve potasyum açısından çok zengindir. Onun da altındaki tabakada saf nişasta ve biraz da 'gluten' diye adlandırılan bir protein var.
    Rafine buğdaydan üretilen ekmeklerde sırf saf nişasta ve glüten kısmı vardır. Yani buğdayın en besleyici kısmını sokağa atıyoruz. Bu çok önemli bir konu. Halkımızın temel gıdası ekmek. Normal kepek ekmekte ise rafine edilmiş una kepeği katıyor. Tam buğday unu dediğimizde buğdayın tamamının ekmekte kullanılmasından söz ediyoruz. Piyasada 'Doygun Ekmek' bunun örneğidir. Tam buğday unundan yapılan ekmek B grubu vitaminlerinin de iyi kaynağıdır ki bunlar sinir hücrelerinin iyi çalışması ve beyni etkileyen toksik maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında görev alır. Depresyonun önlenmesi ve hafıza gücünün korunmasını sağlarlar.
    Özellikle, B grubu vitaminlerinden B6, B12 ve folik asit, kanda
    'homosistein' adı verilen bir maddenin yükselmesini baskılayarak, yaşlılarda yaygın olarak görülen bunama ve alzheimer hastalığının oluşmasını önleyebilmektedir. Kandaki 'homosistein' düzeyi yükselmeye başlayınca damarlar tıkanır, beyinde plakalaşma başlar.
    Alzheimer'a karşı kalsiyum

    Ayrıca, alzheimer hastalarında beyin plakalarında alüminyum birikmektedir. Bunun da, bu kişilerin genel olarak kalsiyum ve magnezyumdan yetersiz bir diyetle beslenmelerine bağlı olduğu sanılmaktadır. Süt, peynir ve yoğurt gibi kalsiyum kaynağı besinlerin gençlik yıllarında yetersiz tüketilmesi halinde; beyin plakalarında yavaş yavaş alüminyum birikmekte ve alzheimer riski artmaktadır.
    Taze meyveler, sebzelerin içerdiği antioksidanlar ve B grubu vitamini
    'folik asit' sayesinde beynin yaşlanmasını ve hücre hasarını önlerler.

    Akıl sağlığı diyeti

    Bu bilgiler ışığında akıl sağlığını koruyabilen ama fazla kilo da aldırmayan bir beslenme tarzı önerebilir misiniz?
    Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamalıdırlar. Akıl sağlığını korumak isteyen kişi, sabah kendine zaman ayırıp, taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı yapmalı.
    Ana öğünlerde balık, yağsız et, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler tercih edilmeli. Örneğin bir kâse yoğurt, bir-iki dilim tam buğday ekmeği, bol salata, zeytinyağlı sebze ve meyve içeren bir öğlen yemeği hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekler önerilir.
    Akşam yemeklerinde balık, özellikle 'omega3' yağ asitleri açısından zengin yağlı balıklar; örneğin palamut, lüfer, hamsi, somon, ton, uskumru vs. ya da yağsız etler, tavuk, kuru baklagiller gibi gıdalar yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir.
    Öğün aralarında pasta, kek yerine bir miktar fındık, badem, kuru üzüm yararlı olur. Genelde hamur işleri, beyaz ekmek, aşırı alkol, kızartmalar, yanmış etler, kremalı ve şuruplu tatlılar, şekerli meşrubat, fast food tarzı hamburger vb gıdalardan kaçınılmalı.


    Toksinler için su
    Toksinlerin atılması için yeterince su içilmesi önemli. Ayrıca, açık havada yürüyüş, yüzme gibi fiziksel aktiviteler, kişinin, kan dolaşımını hızlandırır, damar tıkanıklığını önler, beyin fonksiyonlarını artırır, ruhsal sağlığa da olumlu etki yaparak, olası bir depresyonun önlenmesinde yardımcı olur.
    Özellikle ailelerinde alzheimer hastalığı olanlar, belli aralıklarda kan kolesterol ve 'homosistein' düzeylerine baktırmalıdır. Antioksidan türü vitaminler, B grubu vitaminleri ve balık yağları, onları kalp-damar hastalıklarından koruduğu gibi, zihinsel yeteneklerini de kuvvetlendirir
    **********************


    Glikoz dengesine, ağır metallere ve küflü besinlere dikkat
    Zihinsel işlevleri yavaşlattığı bilinen gıdalar nelerdir?
    Vücuda yeterince glikoz sağlanamazsa beyine yeterli miktarda oksijen gitmez. Araştırmalar, şeker ve beyaz undan yapılan hamur işleriyle meşrubatların zekâ düzeyini 'geçici olarak düşürdüğünü' gösteriyor. Bu tür gıdalar, kana hızlı biçimde şeker verirken kan şekerinin dalgalanmasına yol açıyor.

    Ette, sütte ağır metal
    Beyin ve merkezi sinir sistemi için en zararlı maddeler kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metallerdir. Bu maddelerin bulaştığı gıdaları tüketenlerde özellikle çocuklarda zekâ geriliği, sersemlik ve davranış bozukluğu gözlenir. Ağır metaller, atık su civarında yaşayan balıklar, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde otlayan hayvanlar veya oralarda yetişen meyve ve sebzelerle vücuda girebilir.

    Küf ve panik-atak
    Bazı bitkisel kaynaklı ürünlerin kötü hasat, kötü işleme ve depolama sonucu oluşan küflerin ürettiği zehirli 'mikotoksin' maddesi de hassas kişilerde psikolojik dengesizliklere, panik atak ve depresyona neden olabiler. Bu zehirler en çok, küflü buğday, mısır gibi tahıllar, fındık, fıstık, ceviz, incir gibi yemiş ve pulbiberde bulunur.

    Cips ve hiperaktivite
    Boyar madde, aroma vericileri içeren süt ürünleri, hazır pudingler, meşrubat; tadı artırmak için katkı maddesi monosodyum glutamat (MSG) içeren çorbalar, cips ve et suları da bazı hassas çocuklarda hiperaktivite sorununa baş ağrılarına, konsantrasyon eksikliği ve depresyona neden olabilmektedir.
    Et, balık, tavuk gibi hayvansal gıdalar, gerek aminoasitlerin, gerekse, demir ve çinko gibi önemli minerallerin çok iyi kaynaklarıdır. Ancak mangalda, dumanda, ızgarada veya kavurma tarzıyla pişirirken yanarlarsa, zehirli maddeler oluştururlar ki, bu maddeler kalp, karaciğer gibi organlar yanı sıra beyin sağlığına da zarar verir.
    Özellikle yağlı etler ve tavuk kömürleşirse veya ete salam, sucuk yapımında kullanılan nitrat, nitrit gibi kimyasal maddeler eklenmişse, beyne giden damarlar tıkanmaya başlar. Bu nedenle, hayvansal gıdaların sulu ortamda çelik veya düdüklü tencerede pişirilmeleri ve şarküteri etlerinden uzak durulması akıl sağlığı için önemlidir.


    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=78548
    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1) Empty Geri: AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1)

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:43 pm

    Mesaj: #1AKIL SAĞLIĞI MİDEYE BAĞLI

    Akıl sağlığı mideye bağlı!

    Son 50 yılda beslenme alışkanlığımız değişti. Taze olmayan, daha yağlı, şekerli ve fast food türü yiyecekler tüketiyoruz. Bu yüzden akıl hastalıkları arttı, daha çok depresyona girmeye başladık. Çözüm ise doğada.

    İyi ve doğru beslenme zihin sağlığını doğrudan etkiliyor. İngiliz Akıl Sağlığı Kurumu ve Sustain adlı sağlıklı beslenmeyi amaçlayan özel bir organizasyonun yayınladığı iki ayrı rapora göre; son 50 yılda değişen beslenme alışkanlıkları akıl hastalarının sayısını da artırdı. Çünkü, eskiye göre daha az taze, daha yağlı ve şekerli yiyecekler yeniyor. Rapora konu olan araştırma süresince ruh sağlığı problemi yaşayan hastaların beslenme alışkanlıkları mercek altına alındı. Sonuçlar geçmiş araştırmalardan alınan bilgilerle birleştirilerek bir rapor haline getirildi. Akıl Sağlığı Kurumu adına araştırmayı yürüten Dr. McCulloch, "Hepimiz beslenmenin vücudun gelişimi açısından ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Ancak vücudun birorganı olarak beynimizin yediğimiz besinlerden nasıl etkilendiği konusu hala bilinmezler arasında. Yayınladığımız rapor akıl sağlığımızı etkileyen bu önemli bağlantıyı ortaya koyuyor" dedi.

    BOL BOL BALIK
    'Akılları beslemek' başlığıyla yayınlanan raporda, akıl hastalıkları ve davranış bozuklukları ile ilgili belli başlı hastalıklar ve beslenme olan ilişkileri şöyle açıklanıyor:

    Depresyon: Beyin sağlığı için en gerekli maddelerden biri olan Omega 3 yağ asitlerini taşıyan balık tüketimin azlığı depresyonun ortaya çıkmasında rol oynuyor.

    Şizofreni: Bilimsel araştırmalara dayanan kanıtlar şizofreni hastalarının damar sertliğine karşı koruyucu özelliği olan yemek yağlarından yoksun veya yetersiz beslendiğini gösteriyor.

    Alzheimer hastalığı: Araştırmalar erken bunama olarak danitelendirebileceğimiz Alzheimer 'in önüne geçilebilmesi için bol bol sebze tüketilmesini tavsiye ediyor.

    ADHD (Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu):

    Özellikle çocuklarda görülen bu rahatsızlık beslenme düzenindeki demir ve yağ asitlerinin eksikliğinden kaynaklanıyor. Araştırmanın sonuçları son elli yılda değişen beslenme alışkanlıkları sonucu insanların eskiyle kıyasla yüzde 34 oranında daha az sebze, yüzde 70 oranında daha az balık yediğini gösteriyor. Bunun en büyük sorumlusu ise 'fast food' yiyecek tüketimine dayalı yaşam tarzı. Raporları yayınlayan İngiliz kurumunun tavsiyesi ise daha çok sebze, meyve ve balık tüketmeleri. İngiliz hükümeti de tarım ve gıda politikalarının yeniden gözden geçirilmesi konusunda uyarılıyor.



    http://arsiv.sabah.com.tr/2006/01/17/dun112.html
    --------------------------------------------------------------------------------

    Diyetisyenin Yorumu:
    Omega yağ asitlerinin vücudumuz üzerinden bir çok olumlu etkisi bulunmaktadır. Ancak bu olumlu etkiler tek başlarına bir özel beslenme sistemi oluşturması yanlıştır. Bu olumlu etkileri sağlıklı beslenmemizin bir parçası olmalıdır.

    Akıl Sağlığı Diyeti


    Hem akıl hem de beden sağlığını koruyan ve fazla kilo aldırmayan beslenmede Somon başrolde… Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü, ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamak mümkün.

    Bilim adamlarına göre akıl ve ruh sağlığının merkezi olan beyin, en ufak değişim ve eksiklikten anında etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek, sinir sistemini bozuyor. Buna karşın balık gibi fosforlu gıdalar beyni ışıldatıyor.

    Omega-3 yağ asitleri, özellikle beyin, retina ve kalpte yüksek oranlarda bulunuyor. Beynin birçok fonksiyonunda önem taşıyor.

    Amerika'da yapılan son araştırmalarda; Omega3, psikiyatrik rejimlerde kullanılmış ve stresse karşı dirençli hale gelen bünyenin ileride oluşabilecek depresyon, intihar eğilimi ve manik depressif dahil bir çok psikolojik rahatsızlığı önlediği belirlenmiş.

    Amerikan Kalp Birliği ve Sağlık Enstitüsü, bu yeni araştırmaların sonuçları doğrultusunda, her yetişkinin haftada en az iki kez balık yemesini tavsiye ediyor. Üstelik tavsiye edilen balıklar başta Somon olmak üzere, tümü oldukça yağlı diye bilinen türden. Normal insan için Omega3' ün, günde 1,2 gram alınması yeterli iken, melankolik yada hafif depresyondakilerin ise 4-5 gr mutlaka tüketmesi gerekiyor.

    Omega-3’ü almanın en leziz şekli, özellikle somon gibi soğuk denizlerde yetişen yağlı balıklarla zenginleştirilen menüler.

    Ancak, her balıkta omega-3 yağ asidi yok, ya da miktarı çok az. Derin ve soğuk denizlerde yaşayan balıklarda daha yüksek. Somon, uskumru, gibi balıklar omega-3 açısından daha zengin. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşük. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamıyor.

    Akıl Sağlığı Diyeti

    Beslenme uzmanlarına göre; beden sağlığı kadar akıl sağlığını da korumak isteyenler, sabah taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı ile güne başlayabilir. Ana öğünlerde balık, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler, hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekleri tüketmekte yerinde bir alışkanlıktır. Akşam yemeklerinde ise özellikle “omega 3” yağ asitleri açısından zengin, somon gibi yağlı bir balık yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir.

    SOMONUN ÖYKÜSÜ:

    Yüksek dağlarda kaynayan ırmakların yataklarına bırakılan yumurtalar burada döllendikten sonra, ortak çıkan yavrular gelişene kadar bu soğuk sularda yaşarlar. Daha sonra aşağılara inip denize açılan Somon Balıkları iyice olgunlaştıktan sonra koku duyularını kullanarak doğdukları yere yani ırmak yataklarına doğru bir dönüş yolculuğu yaparlar ve neredeyse zıplayarak suyun akışının tersine, yukarıya doğru çıkarlar. Kendi yaşamlarının başladığı yere yeni yaşamlar verecek yumurtaları bıraktıktan sonra Somon’un yaşam misyonu biter ama yaşam döngüsü devam eder.

    Eskimolar yağı ve kolesterolü bol miktarda tüketmekte ancak kalp problemleri yaşamamaktadırlar. Yanıt balıktaki Omega-3’lerdir. Eskimoların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, batılı insan kanında çok düşük seviyede rastlanan bazı maddelerin, eskimoların kanında çok yüksek oranlarda bulunduğunu saptadı. Bu maddeler, Poliınsatureol (çok doymamış) yağların uzun zinciri Omega-3 grubundan olan EPA ve DHA idi. Daha ileri ki çalışmalar her iki maddenin de özellikle Somon ve Ringa gibi yağlı balıklarda bulunduğunu kanıtladı. Araştırmalar ölümlerin %30 oranında azaldığını göstermektedir. Örneğin Japonlar da çok Somon yiyor ve kalp hastalığına az yakalanıyorlar ve daha uzun yaşıyorlar.

    http://www.diyetimiz.com/show.asp?page=yaz/d501.htm
    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1) Empty Geri: AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(1)

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:44 pm

    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(2)



    ALINTI
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=78548

    Fındık, ceviz ve soya, hücrelerdeki 'paslanma' sorununa karşı etkili. Süt ve süt ürünleri vücutta alüminyum ve kurşun birikmesini engelleyerek alzheimer'e dur diyor. Şizofrenideyse katkı maddelerinden arındırılmış gıdalara yönelmek gerekiyor

    18/06/2003


    Bengi TÜZÜN (Arşivi)

    Beyaz ekmek, bol nişastalı şarküteri ürünleri, yüksek ısıda tekrar tekrar kızartılmış cipsler, boya ve aroma maddeleriyle tıka basa dolu meşrubatlar.
    Evinde pek tencere kaynamayan çalışanların, öğrencilerin temel besinleri bunlar... İşin acısı, hepsi de çeşitli akıl ve ruh sağlığı problemleri yaşandığında diyetten ilk çıkarılan besinler.
    Beslenme uzmanı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Huriye Wetherilt'e beynin ve sinir sisteminin daha iyi işlemesi için hangi hastalıklarda hangi besinleri önerdiklerini, nelere yasak konulduğunu sorduk.
    Multipl skleroz, manik depresif bozukluk, şizofreni gibi sorunlar için özel bir beslenme biçimi var mı?
    Yukarıda bahsi geçen ruhsal sorunlarda, her birey için belli bir kesin diyet önermek yanlış olur, çünkü bu sorunların çevresel, psikolojik ve metabolik kaynakları kişiden kişiye değişebiliyor. Ancak, beslenmeyle ilgili bazı önlemler, bu sorunların ortaya çıkmamasına veya hiç olmazsa etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Hastalara önerilen bütün diyetlerin temelinde enerji ve besin maddeleri açısından yeterli ve dengeli bir beslenme tarzı var.
    Bu hastalıklarda, diyetteki hayvansal kaynaklı doymuş yağların, şeker, beyaz undan yapılan ekmek ve hamur işlerinin en aza indirilmesi, saf ve dışarıdan gıdalara eklenen katkı maddelerininse hiç olmaması gerekmekte. Tek tek incelersek:
    MS'nin 'yasak listesi'
    Multipl skleroz'da (MS) beyin ve omurda 'miyelin' tabakasının yangısı ve sertleşmesi sonucu sinir sistemi çalışamaz hale gelir. Bu da kişide halsizlik, kas yorgunluğu, kramp, koordinasyon kaybı, hissizlik, idrar yolları sorunları, görme, duyma ve konuşma bozuklukları olarak ortaya çıkar.
    Bu hastalık görüldüğünde doymuş, hayvan eti yağları, tereyağı, margarin gibi katı yağlar, gıda boyaları, suni tatlandırıcılar, kıvam artırıcılar, aroma maddeleri gibi tüm katkı maddeleri diyetten çıkarılır.
    En iyi korunma anne sütü
    İleri yaşlarda hastalığın görülmemesi için daha bebeklik çağında, elzem yağ asitlerinden zengin olan anne sütü son derece yararlıdır.
    Eğer bebeğe inek sütünden yapılan formül mamalar vermek gerekiyorsa, bunların sıvı yağlarda bulunan elzem yağ asitleriyle zenginleştirilmiş olanları tercih edilmelidir.
    Yetişkinlereyse nohut, mercimek gibi kuru baklagiller, tahıl daneleri, tam buğday unundan yapılan ekmekler, bol yeşillik, taze ve küflenmemiş sebze ve meyve önerilir.
    Kişinin alerjisi veya hassasiyeti olan tüm gıdaların kesilmesine özellikle dikkat edilmesi gerekir. Multipl skleroz'lu hastaların bazıları, diyetlerinden buğday ve çavdar gibi 'gluten' proteini içeren besinler çıkarılınca da bu durumdan yarar görebiliyorlar.
    Alzheimer'ın diyeti yeşil
    Alzheimer hastalarında başta 'asetilkolin' olmak üzere 'seratonin', 'GABA',
    yaklaşık yüzde 50 ile yüzde 90 oranında kayba uğrar. Oysa bu maddeler, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlamakla görevlidir. Bu maddelerde yüzde 50-90 oranında kayıp meydana geldiğinde, sinirler arasında yanlış sinyaller iletilir, hasta yakın zamana dek yeterli olan hafıza yeteneğini kaybetmeye başlar. Alzheimer hastalığının diğer bir özelliği de beyinde anormal plakaların oluşması.
    Alzheimer hastalığının temelinde sinir hücrelerinin oksidasyonu, yani bir nevi 'paslanması' yatıyor Bu nedenle 'paslanmayı' önleyen antioksidan vitaminlerin mineral ve bitkisel gıdalarda bulunan antioksidan maddelerin tüketimi hastalığın önlenmesi için son derece önemli.
    Antioksidanlar en çok sebze, meyve, fındık, ceviz ve soya fasulyesi gibi besinlerde bulunur.
    Süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden yetersiz beslenen kişilerde kalsiyum düzeyi yetersiz olduğundan, bu kişiler kurşun ve aluminyum gibi vücudumuza zararlı mineralleri çevreden daha kolay ve yüksek dozlarda alabiliyor. Alzheimer hastalığının bir diğer özelliği de beyin plakalarında aluminyum birikmesi olduğundan, yaşamın her evresinde süt ürünlerinin tüketilmesi çok önemli.
    Hassas midelere yoğurt
    Yoğurt, süte göre daha rahat tavsiye edilir, çünkü Türkiye'de halkın
    önemli kısmında 'laktoz intoleransı' denen süt şekeri hassasiyeti var.
    Alzheimer'la ilişkisi olan diğer bir diyetetik etmen de kandaki folik
    asit, B6 ve B12 vitaminlerinin düzeyleri. Bu vitaminlerin yetersizliğinde, kanda 'homosistein' düzeyi yükselmektedir. Yüksek homosistein damarlarda toksik etki yapmakla kalmaz, beyinde anormal plakaların oluşmasına da yol açar.
    Alzheimer hastalarında homosistein düzeyleri normalden yüksek, folik asit, B6 ve B12 vitaminlerin düzeyleri ise normalin altında bulunduğundan, bu üç vitaminin yeterince alınması, hastalıktan korunmak için önemlidir. Folik asidin en verimli kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, B6 için muz, kuru baklagiller ve tam buğday unundan ürünler.
    Hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitamini yetersizliğiyse yalnızca vejetaryenlerde ve bağırsaklarında emilim bozukluğu olanlarda görülür. Bu nedenle, ailelerine alzheimer hastalığı sık görülenlerin, kandaki B12 vitamini düzeylerini araştırması, gerekirse takviye alması hastalıktan korunmada etkili olabilir.
    Bu hastalık, kan kolesterol profili olumsuz olan kişilerde de daha sık görüldüğünden, risk altındaki kişiler için diyetlerinden katı yağları çıkarmaları; bunun yanı sıra bol miktarda sebze, meyve, kuru baklagiller, yulaf, fındık, zeytinyağı ve yağlı balık mesela uskumru, lüfer, palamut, hamsi tüketmeleri de faydalıdır.
    Glutene dikkat
    Şizofreni ve otizm sorununda diyetten tüm işlem görmüş besinlerin, katkı maddelerinin, şeker ve beyaz undan yapılan hamur işlerinin çıkarılması, bazı şizofreni hastalarına yardımcı olabilir. Bu kişilerin, alerjileri ve hassasiyetleri olan tüm besinlerden tamamıyla uzak kalmaları da gerekir. Bunun yanında doktor kontrolünde yüksek dozda verilen B1, B3, B6, B12, C ve E vitaminleri, folik asit, çinko, manganez, lglutamin gibi maddeler de, hastalığın kontrolünde fayda sağlayabiliyor.
    Otizmde hastanın diyetinden doğal boyar madde olan lutein, soya proteini, süt proteini ve buğday, çavdar gibi tahıl proteini olan glutenin çıkarılması; bunun yanında diyetlerinin balık yağı, B3, B6, A vitamini ve magnezyum yönünden takviye edilmesi de yararlı olabiliyor.

    --------------------------------------------------------------------------------


    Depresyonu dağıtan besinler
    Şeker ve nişastalı gıdaların tüketilmesi insülin salgısını ve kan şekerini hızla yükseltip iki-üç saat sonra yine hızla çok düşmesine neden olur.
    Bu durumda vücut kan şekerini yine normal düzeye getirebilmek için hızla adrenelin salgılar. Bu da panik atağa neden olabiliyor.
    Ayrıca adrenalin salgılanması sırasında, vücuttaki magnezyum stokları harcandığından, genelde panik ataklılarda bu mineralin düzeyi düşük çıkar. Manik depresyon bozukluğunda görülen hallerin kaynağı da adrenalinin aşırı salgılanması...
    Bu gibi durumlarda diyetten şeker, saf nişasta, çay, kahve ve kola gibi kafein içeren besinler, alkol ve katkı maddeleri çıkarılır. Şeker, saf nişasta ve katı yağlardan arındırılmış dengeli bir diyete, balık, omega3 yağ asitleri EPA ve DHA'yı içeren balık yağı, zeytinyağı, fındık, gerekirse doktor kontrolünde C, D ve B grubu vitaminleri, demir, çinko, kalsiyum, selenyum ve özellikle magnezyum takviyesi eklenir.
    Depresif hastalarda kandaki B12 vitamini düzeyinin de araştırılması gerekir, çünkü vejetaryenlerin dışında kanda bu vitaminin yetersizliği,
    emilim bozukluğu olduğunu düşündürür, bu durumun ivedilikle düzeltilmesi gerekir. Aksi takdirde geriye dönüşü olmayan sinir harabiyeti riski ortaya çıkar.
    D Vitamini
    Ayrıca düzenli olarak yapılan yürüyüş, yüzme gibi fiziksel aktiviteler vücudun endorfin salgısını artırarak depresyonu engellemede yardımcı olabilir. Güneş ışığı ve D vitamini de depresyon tedavisinde olumlu etki göstermektedir.
    --------------------------------------------------------------------------------



    AKIL SAĞLIĞI VE BESLENME...(3)

    ALINTI
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=78750

    Bebeğin beyin hücrelerinin sayısı, 1 yaşına kadar nasıl beslendiğine bağlı. Bu yüzden bebeğe 1 yaşına basana kadar havuç, ıspanak gibi gübrelerle temas eden besinler verilmemeli. Cips ve hazır çorba ise çocukta baş ağrısına neden olabilir

    19/06/2003


    Bengi TÜZÜN (Arşivi)

    Bebeğin beslenme rehberi
    Bebeğin beyin gelişiminin temelleri, anne rahmine düştüğü an başlıyor. Hamilelik döneminde annenin ve doğumdan sonraki bir yıl içinde de bebeğin beslenmesi, beyin hücrelerinin sayısını ve işlevselliğini belirliyor. İTÜ Gıda Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Huriye Wetherilt, bebeğin beyin gelişimi ve bunun beslenmeyle olan bağlantısını adım adım anlattı.
    Çocukluk çağında zihinsel gelişimi olumlu yönde etkileyen bir beslenme biçimi var mı?
    Büyüme ve gelişme sürecinde bir organın gelişmesi, o organdaki hücre sayısının artması demektir. Beyin hücre sayısında artış doğum öncesinden başlayıp, doğumdan sonra bir yaşına kadar devam eder.
    Sonraki dönemlerde beyin hücre sayısı artmaz, ancak hücrenin kendisi büyüyebilir. Eğer yetersiz beslenme, doğum öncesi evre dahil, yaşamın ilk yıllarında olursa, beyin gelişimindeki aksama, yaşamın geri kalan devresinde yeterli beslenme sağlansa da düzelememektedir.
    İyot ve zekâ
    Beyin gelişiminin en yoğun olduğu doğum öncesinde daha henüz bebeğin ana rahmine düştüğü sırada annenin vücudunda yeterli folik asit olması önemlidir. Bu nedenle anne adayları bebeklerini planladıkları sırada bol miktarda maydonoz, roka, tere gibi yeşillik, nohut, mercimek gibi folik asitten zengin gıdalarla beslenmeli. Hamilelik sürecinde annenin iyi kalite proteinle beslenmesi; elzem yağ asitlerinin kaynağı sıvı yağları (ayçiçek, mısırözü, soya, balık vb), demir, çinko gibi mineralleri, vitaminlerce zengin olan tahıl, meyve ve sebzeleri yeterli miktarda tüketmeli.
    Ayrıca deniz ürünlerinden yeterince iyot alması da önemlidir çünkü ana rahminde iyotsuz kalan çocuklarda kretinizm denilen geri zekâlılık sendromu oluşmaktadır.
    Doğum sonrası beyin gelişimi için en iyi gıda anne sütü çünkü anne sütündeki çinko ve demirin emilimi inek sütüne göre çok yüksek. Anne sütünün laktoz içeriği de yüksektir ki laktoz, beyin gelişimi için gerekli olan 'serebrosit'lerin bir parçasıdır. Eğer anne emziremiyorsa besin öğeleri anne sütüne en yakın olan tercih edilmeli.
    Emzirmenin altıncı ayından sonra ek gıdalara başlandığında, bunların saf şeker ve nişastalı olanları tercih edilmemelidir. Özellikle çinko ve demir kaynakları olan et ve balık gibi gıdaların alınmasına dikkat edilmeli. Bebek 1 yaşına gelene kadar, yeşil yapraklı (ıspanak, pazı, maydanoz) ve havuç gibi sebzelerin verilmesi sakıncalı, çünkü bu sebzelerde gübrelerden alınan yüksek oranda bulunan nitratlar, enzimleri henüz tam gelişmemiş bebeğin organlarına oksijen taşıyan sistemini bozabilir. Yeterince oksijen alamayan beynin gelişimi aksar.
    Sınavdan önce beslenme
    Çocukların sınav dönemleri öncesinde özen göstermeleri gereken şeyler neler?
    İyi bir kahvaltı, çocuklarda okul başarısını çok etkiler; özellikle tam undan ekmek, yumurta, peynir, süt, taze meyve suyu içeren bir kahvaltı, beynin gün boyu ihtiyaç duyduğu besin maddelerini en iyi şekilde sağlayabilir. Çocuklar öğle ve akşam yemeklerinde, et, balık, tavuk, nohut, mercimek, fasulye, taze salata, sebze, meyve gibi besinlerden yeterince tüketip, gazoz, kola gibi içecekler yerine ayran ve sütü yeğlerlerse, beyin fonksiyonları için gerekli olan besin öğelerini karşılar.
    Monosodyum glutamat (MSG) eklenmiş cips ve hazır çorbalar onlar için yararlı değildir, baş ağrısı yapabilir. Öğün aralarda dondurma ve sütlü tatlılar çocuklar için yararlıdır. Balık yağları da beyin fonksiyonlarına yardımcı olabilmektedir.
    Beslenmede eksikliklere bağlı olarak ne tip zihinsel işlev gerilikleri ortaya çıkıyor?
    Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu bebeklik çağında besin yetersizliklerine
    ve dengesizliklerine bağlı olarak zekâ geriliği, hiperaktivite, depresyon, otizm, şizofreni, parkinson gibi hastalıklar ortaya çıkabilmekte. Yetersiz ve dengesiz beslenen kişilerde, dikkatsizlik, ilgisizlik, geçimsizlik daha sık görülür.
    Anne ve kadın sağlığını göz önüne alırsak, doğum sonrası ve menopoz depresyonundan korunmak için nasıl beslenmeli?
    Bu tip depresyonlar ve regl dönemi gerginliği, hormon dengesizliğine bağlıdır. Alkol, tuz, çay, kahve, kola gibi içeceklerle katı yağların sınırlanması; diyetin balık yağları, B6, kalsiyum, folik asit, çinko, magnezyum ve soya fasulyesi gibi bitkisel österojen kaynaklarının eklenmesi sıkıntıları giderilmede yararlı olur.
    Soya österojeni, menopozda sık görülen gece terlemelerini, ateş basmalarını ve kemik yıkımını kontrol altında tutabilir. 'Boron' mineraliyse, menopoz süresinde, ösetrojen seviyesini korumada yardımcı olur. 'Boron'un en iyi kaynakları elma, erik, çilek, domates ve fasulye.
    İşte risk grupları
    Zihinsel işlevler bakımından hatalı beslenme nedeniyle kimler risk altındadır?
    Yetersiz beslenen annelerden doğan bebekler; yaşamının ilk yılında daha çok şekerli ve unlu besinlerle beslenen bebekler; öğünlerini bir poğaça ve meşrubatla geçiştiren öğrenciler; sosyoekonomik nedenlerle iyi kaliteli protein alamayanlar, yalnız yaşadıkları için kendilerine dengeli bir öğün hazırlamaya üşenenler, yaşlılar, alkolikler, kan şeker düzeyini kontrol edemeyen şeker hastaları risk altında sayılabilir.



    --------------------------------------------------------------------------------


    Kafein hiperaktif çocuklarda daha da zararlı
    Hiperaktif çocuğun diyeti nasıl olmalı?
    Hiperaktif çocuklar, dikkatlerini belli bir şeye ancak çok kısa bir süre odaklayabilirler; hareketleri yaşlarından beklenenden çok daha kontrolsüzdür.
    Bu durum, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan nörotransmitterlerdeki anormallikten kaynaklanır. Diyetten, gıdanın kendisinde doğal olarak bulunmayan katkı maddelerinin, özellikle gıda boyaları, aroma maddeleri, koruyucular, renk açıcılar, kıvam vericiler, çorba ve cipslerde bulunan tadı artırıcı katkı maddesi monosodyum glutamat (MSG), kafeinin çıkarılması, hiperaktif çocukların bazılarına çok belirgin yararlar sağlıyor.
    Çikolata, şeker ve kafeinli besinler insülin ve buna bağlı olarak adrenalin salgısını artırdığından, hiperaktif çocuklara bu tür gıdaların verilmemesi; aşırı adrenalin salgılandığında hızla harcanan magnezyumun yetersizliğinin önlenmesi için de ek magnezyum verilmesi önerilebilir.

      Forum Saati Perş. Mayıs 16, 2024 9:31 am