Bilgi POLEN

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bilgilendirme


    Vücudun sinsi düşmanı

    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    Vücudun sinsi düşmanı Empty Vücudun sinsi düşmanı

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:21 pm

    Vücudun sinsi düşmanı



    Karınlık ve sıcak ortamı seven mantar, vücudumuza gizlice yerleşir. Mantar hastalığına yakalananların karşılaştığı ilk belirtiler ise karın şişkinliği ve tatlıya olan düşkünlüktür.

    Mantarlar ne öldürür, ne de yararı vardır. Çünkü asalak yaşadığı bireyin, yani geçim kaynağının yok olması işine gelmez. Mantarlar asalak yaşarlar. Daha çok ölmüş bitkiler ve hayvanlar mantarların besin maddelerini oluşturur. Ancak besin maddesi olarak hiç de seçici değillerdir. Bu nedenle toprakta olduğu gibi, havada, suda, yiyeceklerimizde, evlerde ve hatta bazıları canlılarda toplu olarak bulunup, çoğalırlar.

    ZARARLI OLANLAR
    İnsan vücudunda eğer bir mantar sürekli yaşamaya ve ondan beslenmeye başlarsa zararlıdır. Bazı mantarlar kimyasal maddeler salgılayarak deri hücrelerini çözerler ve deri içine girerler. Bu olay bağırsak içinde de olabilir. Eğer bağırsakta beslenmeleri yeterli olmazsa, mantarlar bağırsak duvarının derin tabakalarına kadar iner ve kan damarları içine kadar girerler. Burada kan şekeri ile beslenirler. Mantarların kurnazca uyguladıkları bir yöntem, dış görünüşlerini insan immün sisteminin yabancı kabul etmeyeceği bir biçime sokabilmeleridir. Yani mantarlar çok iyi bir kamuflaj ustasıdırlar. Böylece immün sistem mantarları kendi öz hücreleri sanır ve bunlarla mücadele etmez, yani mantarlara ses çıkarmaz. Ayrıca patojen (hastalık yapan) mantarlar mide asidine de dayanıklıdır. Oysa zararsız mantarlar (ekmek mayası, bira mayası) ve çoğu mikroplar mide asidinde ölürler. Özellikle şekerli besinlerin fazla tüketilmesi bağırsak mantarları için çok uygun bir beslenme ortamı oluşturur. Mantarlar, maya mantarları, küf mantarları ve dermatofitler olmak üzere üç grupta toplanırlar. Her gruptan mantarlar insanlara zarar verebilir ve çeşitli şikayetlere yol açabilir. Örneğin, küf mantarlarından zararsız olanı (roquefort, camembert peynir küfleri) olduğu gibi, ölümcül hastalıklara neden olan zararlı küf mantarları da vardır. Eğer aşırı miktarlarda küf mantarları havaya karışırsa solunumla akciğerlere girerek, ağır enfeksiyona yol açar. Buna örnek 1922 yılında Mısır'da yaşanmış korkunç bir olaydır. Tutanchamun'un gazabı olarak tanımlanan bu olayda mezarı bulmak için piramide giren araştırma ekibinden 27 insan küf mantarı enfeksiyonu sonucu yaşamını yitirmiştir. Yaklaşık her 5 kişiden biri ya belirli bir süre mantar enfeksiyonu geçirmiştir ya da sürekli mantarla yaşamaktadır. Mantarlar sıcak ve ıslaklığı sever. Ayrıca sürekli olarak besin bulabilecekleri ortamı seçerler. İnsan vücudunda bu koşullar mantarlar için optimumdur. Yani vücudumuz mantarlar için sanki cennettir. En çok yerleşme yerleri de bağırsaklar, idrar yolları, deri, saçlar, tırnaklar ve solunum yollarıdır. Patojen maya mantarlarının oksijene gereksinimleri yok. Bu bakımdan ideal yerleşim yerleri ince bağırsaklardır. Burada mantarlar her zaman bol miktarlarda bulunan besin içerisinde yüzerler. İlk önce kendileri en önemli besin maddelerini alırlar. Artıkları asalak oldukları kişiye bırakırlar. Eğer vücut bağışıklık sistemi güçlü değilse mantarlar ince damarlara kadar yayılırlar ve böylece dolaşımla tüm vücuda ve her organa yayılırlar.

    ENFEKSİYONLAR
    Sadece belirtilere dayanarak mantar enfeksiyonu tanısı güçtür. En bilinen belirtilerden biri karın şişkinliğidir. Bir parça pasta, çikolata ya da bir porsiyon makarnadan sonra karın şişiyor ve ağrıyorsa, bu mantar enfeksiyonu için tipiktir. Karındaki bu şişme 37 derece sıcaklıkta mantarların şekerden gaz oluşturmasına bağlıdır. Karın o derece şişip, gerilir ki, kişide sanki patlayacakmış gibi duygu olur. Sindirim sistemi dışında ciltte de mantarlar yerleşebilir ve kaşıntılı, kepekli lekeler oluşturur. Ciltte mantar yerleşmeksizin de cilt belirtileri bağırsaktaki mantarların metabolizma ürünlerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu belirtiler ilk bakışta nörodermit ile karıştırılabilir. Yıllarca başarısız tedavi edilmiş olan bu tür cilt hastalığının mantar tedavisiyle derhal kaybolduğu görülür.

    PERFORMANSI AZALTIYOR
    Mantar enfeksiyonları sıklıkla şeker hastalarının şikayetlerine benzer şikayetlere yol açar. Kişi kendini yorgun hisseder. Fiziksel ve zihinsel performans azalır. Bunun bir nedeni mantarların bağırsaklarda karbonhidratların büyük bir kısmını harcamaları sonucu vücudun şeker ihtiyacının karşılanamamasıdır. Vücuttaki şeker yetersizliğinin yol açtığı tatlıya karşı istek, kişinin fazla yemesine ve kilo almasına neden olur. Bundan dolayı çoğu mantar hastası fazla kiloludur.Bu kişilerin mantar tedavisinden sonra çoğu zaman normal kilolarına indiği görülür. Mantarlar bağırsağın normal fonksiyonu için gerekli olan bağırsak bakterilerine zarar verdiğinden, bağırsak mantar hastalığında kabızlık ya da sürekli ishal ortaya çıkabilir. Enfeksiyonunun klasik bir belirtisi alkoliklerde ya da sarılıkta olduğu gibi, karaciğerde bozukluktur. Çünkü mantarlar aynı zamanda alkol de üretir. Bağırsaktaki maya mantarları şekeri alkole dönüştürür. Oluşan alkol, özellikle karaciğer için çok toksiktir (zehirlidir). Mantar enfeksiyonu olan birçok kişi eklem ve kas ağrılarından yakınır. Bu şikayetler muhtemelen mantarların çoğalması sırasındaki metabolizma ürünlerine bağlıdır. Bu durumda uygulanan romatizma tedavisinin yararı olmaz. Bağırsakta mantar enfeksiyonu olan birçok kişide sürekli olarak burun ve sinüs mukozasında şişme ve tıkanıklık olur. Bağırsak mukozalarında mantarların yaptığı tahriş, diğer mukozalara da - doğrudan mantar enfeksiyonu olmaksızın- yansır.


    Alıntı
    http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/30/cp/...http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/30/cp/iyi101-2004112
    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    Vücudun sinsi düşmanı Empty Geri: Vücudun sinsi düşmanı

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:21 pm

    Probiyotikler, polen alerjisinden koruyabilir



    4 Haziran, 2008



    Probiyotik süt ürünlerinin, ilkbaharda görülen polen alerjisinin etkilerini azaltabileceği bildirildi.

    İngiltere'deki Gıda Araştırmaları Enstitüsünden araştırmacılar, probiyotik ürünlerde bulunan "dost bakterilerin" etkilerini mevsim alerjisi olan kişiler üzerinde araştırdı.

    5 ay boyunca her gün bir bardak probiyotik süt içen katılımcılardan, polen mevsiminden önce, polen mevsiminde ve bu dönemin bitiminde kan aldı.

    Günde bir bardak probiyotik süt içmenin bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğu görüldü. Vücudun polenlerle karşılaşınca, alerjik tepkilere neden olan histamin maddesinin salgılanmasına yol açan IgE antikorundan çok sayıda ürettiğini ifade eden bilim adamları, bu aşırı IgE üretiminin probiyotiklerin alınımıyla kontrol altına alınabileceğini söyledi.

    Ayrıca probiyotik süt içen kişilerde alerjilere karşı koruyucu rol oynayan IgG antikorunun seviyesinde artış görüldü.

    Ancak araştırmacılar bunun küçük çaplı bir araştırma olduğunu ve kesin sonuçlar için başka araştırmaların yapılması gerektiğini de vurguladı.

    Araştırma, "Clinical and Experimental Allergy 2008" dergisinde yayımlandı.



    http://www.cnnturk.com/SAGLIK/haber_deta...http://www.cnnturk.com/SAGLIK/haber_detay.asp?PID=164&habe
    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    Vücudun sinsi düşmanı Empty Geri: Vücudun sinsi düşmanı

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:23 pm

    Probiyotiklerin insan sağlığındaki önemi

    Prof. Dr Ahmet Aydın
    26/04/2006


    Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir (1). Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran ve/veya aktivitesini uyaran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) ise prebiyotik denir.



    Probiyotiklerin tarihi ço eskilere dayanmaktadır. Kitab-ı Mukaddesin Farsça bir versiyonunda Hazreti İbrahimin uzun yaşaması (yüzlerce yıl!) fazla miktarda fermante süt ürünleri (yoğurt, süt, peynir vb) yemesine bağlanmıştır (Genesis, yaradılış, tekvin”18:Cool. MÖ 76 yılında Roma tarihçisi Plinius ishal tedavisinde fermante süt ürünlerinin kullanılmasını salık vermiştir (2).

    1912 Nobel Tıp Ödülünü kazanan Rus bilim adamı Élie Metchnikoff bilim dünyasında probiyotiklerin kaşifi sayılabilir. Metchnikoff yoğurt, kefir ve peynir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapan mikroorganizmaların bağırsaktaki hastalık yapan mikroorganizmaları nötralize ettiğini saptamıştır. Metchnikoff Bulgaristan ve Kafkasya’da yaşayan insanların ederek uzun ömürlü olması probiyotiklerden zengin gıdaların fazla tüketilmesiyle açıklamıştır (3).

    Probiyotiklerin özellikleri ve görevleri

    Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Sayıları 400’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar. Bu bakteriler ve mantarlar 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan mukozayı koruyucu bir tabaka şeklinde döşer. Probiyotiklerin çok sayıda görevleri vardır (Tablo 1).

    Tablo 1. Probiyotiklerin görevleri

    Bağışıklık sistemini güçlendirmek.
    Yiyeceklerin hazmını kalaylaştırmak.
    Vitaminlerin (K vit, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak.
    Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
    Toksinlerin kan dolaşımına geçmesini engellemek.
    Besin alerjilerini ve ekzemayı önlemek.
    Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek.
    Kanseri önlemek.
    Yaşlanmayı yavaşlatmak.
    Depresyonu hafifletmek.
    Otizm bulgularını hafifletmek.
    İshali önlemek ve tedavi etmek.
    İdrar yolu iltihaplarını önlemek.
    Kabızlığı tedavi etmek.
    Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak.
    Normal bağırsak florasının gelişimi

    Bebek doğum sırasında vajenden gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakterler) ile karşılaşır. Bebek anne sütü ile beslendikçe normal flora gelişir. Sezaryen ile doğan bebekler dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır ve normal flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sağlıklı floraya geçiş uygun beslenme ortamı yaratılsa bile oldukça zordur (4).

    Tedavisi ya da önlenmesinde probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar

    Enfeksiyöz ishallerYapılan çok sayıda çalışma probiyotik yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu göstermiştir (5-21). Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt ya da kefir verilmesi hala yaygın bir uygulama olarak devam etmektedir. Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri fazla etkilememektedir.

    Antibiyotik ishali

    Oral antibiyotik kullananların yaklaşık %20’sinde bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishal gelişmektedir. Etkenler daha çok C. difficile ve K. oxytoca’dır. Probiyotikler antibiyotik ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde oldukça başarılıdırlar (22-32).

    Uyarılgan (irritabl) bağırsak sendromu

    İrritabl bağırsak sendromu 6 ay-4 yaş arasındaki çocuklarda görülen günde 4-10 kez müküslü ve sulu ishal ile özellenen bir bağırsak hareket bozukluğudur. Probiyotikler irritabl bağırsak sendromunda ishali azaltmaktadır (33-34).

    Crohn hastalığı- Ülseröz kolit

    Crohn hastalığı ve ülseratif kolitin temel nedeninin bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesinin hastalık yapan mikroorganizma lehine bozulması sonucu gelişen bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir. Probiyotikler bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesini kurarak Crohn hastalığı ve ülseröz kolit bulgularını hafifletebilirler (35-39).

    Yağ ve protein sindirimi

    Süt ürünlerinin içindeki probiyotikler bağırsakta bulunan proteinlerin ve yağların sindirilmesini sağlarlar yani yiyeceklerin hazmını kolaylaştırırlar. Proteinlerin en küçük birimlerine (amino asitler)kadar indirgenmesi (protein hidrolizi) alerjik olayların oluşumunu azaltabilir(40-41).

    Kanser ve probiyotikler

    Yaygın bir probiyotik kaynağı olarak kullanılan yoğurdun antikanserojenik (kanseri tedavi edici) etkilerinin olabileceği gösterilmiştir (42-43). Başka bir probiyotik olan kefir tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır (44-48).

    Göğüs kanseri kadında en çok görülen kanser çeşididir. Yoğurt ve kefir gibi fermante süt ürünlerinin kullanılmasının göğüs kanserini azalttığı gösterilmiştir (49).

    Kalın bağırsak (kolon) kanseri gelişmiş ülkelerde en çok görülen tümörler arasında ikinci ya da üçüncü sıradadır. Deneysel ve epidemiyolojik çalışmaların birçoğu probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir. Bir bölüm çalışmada ise böyle bir etki gösterilememiştir(50-52). Probiyotiklerin kolon kanserini önleme mekanizmaları Tablo 2’de gösterilmiştir(53).



    Tablo 2. Probiyotiklerin kolon kanserini önleme mekanizmaları

    · Mütasyon ve DNA hasarının azalması.

    · Kanser oluşumuna yataklık eden enzimlerin (ß-glukuronidaz, nitroredüktaz, azoredüktaz) aktivitelerinin azalması.

    · Kanser yapan maddelerin (mutajen) etkisizleştirilmesi.
    Kısa zincirli yağ asitlerinin üretiminin artması ve asiditenin artması.

    · Kanserli hücre intiharının (apopitoz) hızlanması.

    Probiyotiklerin alerji önleyici özellikleri

    Probiyotikler bağırsaklardaki koruyucu mukoza bariyerini güçlendirler; böylece bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik maddelerin kana geçmesini engellerler. Süt proteinleri tripsin ve pepsin enzimleri yerine probiyotik enzimleri ile parçalanır. Bu nedenle mononükleer hücrelerden sitokin sentezini uyarmazlar. Probiyotikler alfa 1-antitripsin ve tümör nekroze edici faktör düzeylerini düşürerek bağırsaktaki iltihabı baskılarlar. Probiyotikler sekretuvar IgA antikor yapımını artırarak mukoza bağışıklığını artırırlar. Probiyotikler inek sütü allerjisi, atopik ekzema ve diğer alerjik hastalıkların proflaksi (korunma) ve tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır (54-59).

    İdrar yolu hastalıkları

    Probiyotikler genital ve üriner sistem enfeksiyonlarını azaltırlar(60). Probiyotikler bu özelliklerini aşağıdaki mekanizmalar ile sağlarlar;

    a) Vajina pH’sının düşürülmesi.
    b) Salgıladıklar H2O2 ve bakteriyosinlerin bakterileri etkisizleştirmesi.
    c) Hastalık yapan bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi (yarışmalı inhibisyon).

    Bağırsak florasının bozulması ve otoimmün hastalıklar

    Normalde bağırsak yüzeyi sık ağlı bir eleğe benzer her maddenin kana geçmesine izin vermez. Normal bağırsak florasını bozulması zararlı bakterilerin ve mantarların üremesine ve probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkmasına yol açar. Sonuçta bağırsak geçirgenliğini artar ve yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer.

    Bağışıklık sistemi yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıklarına karşı aşırı bir şekilde uyarılır.
    Bu yabancı protein parçacıklarının bazıları vücudun kendi proteinlerine çok benzer.
    Bağışıklık sistemi aşırı uyarıldığı zaman kendinden olanı yabancıdan ayıramaz. Onu tahrip ederken kendinden olanı da tahrip eder. Bu mekanizma çok sayıda otoimmün hastalığa yol açar.

    § Romatoid artrit

    Floranın bozularak bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın sadece bağırsakta değil bağırsak dışı birçok organda da iltihabi hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir.
    Yeni tanı almış romatoid artritli hastaların bağırsak florasının normal olmadığı saptanmıştır.
    Probiyotiklerden zengin bir diyetin antiromatizmal ilaç ihtiyacını azalttığı, klinik bulguları hafiflettiği gözlenmiştir(61-62).

    Otistik çocuklarda bağırsak florası

    Otistik çocukların çoğunda bağırsak florası bozulmuştur (63). Bu kişilerde patojen bakteriler, mantarlar ve parazitler aşırı şekilde ürer. Bu patojen mikroorganizmalar yiyeceklerin sindirimini bozarlar ve çeşitli toksinlerin oluşmasına yol açarlar. Sonuçta bağırsak geçirgenliği artar ve kana geçen sindirilmemiş parçalar ve toksinler immün sistemi uyararak beyinde iltihabi bir sürecin başlamasına yol açarlar. Faydalı mikropların oluşturduğu vitamin ve minerallerin azalması da otistik bulgulara katkıda bulunur.

    Okzalat taşı

    Bağırsaktan emilen okzalat oranının artmasının (>%5) üriner sistemde okzalat taşı oluşmasının temel nedeni olarak düşünülmektedir. Oxalobacter formigenes bağırsakta bulunan okzalatı parçalayarak emilen miktarı azaltırlar. Probiyotik verilen taşlı hastalarda idrardan okzalat atılımının azaldığı gösterilmiştir(64-65).

    Kronik hastalıklar-kefir-interferon

    Kefirin içinde bulunan sfingomiyelin niteliğinde bir madde beta-interferon miktarını 3-15 kat artırır. Kefir interferon tedavisinin kullanıldığı hastalıklarda (kronik hepatit, mültipl skleroz vb) ucuz ve doğal bir seçenektir(66-68).

    Depresyon ve kefir

    Kefir hafif bir sinir yatıştırıcı ve depresyon azaltıcıdır. Hafif bir gevşeme ve uyku hali verir. Kefirin depresyonu azaltıcı etkisi triptofan, magnezyum ve kalsiyum gibi mineral ile B kompleks ve C vitamini gibi vitamin içeriğinin yüksek olmasına bağlanmaktadır. Benzer özellikler yoğurtta da mevcuttur(69).

    Diyet ile normal bağırsak florası nasıl sağlanır?

    Karbohidrattan zengin rafine gıdalar aşırı tüketimi, geleneksel fermante gıdaların az tüketilmesi, çeşitli toksinler antibiyotikler ve sezaryen doğumlar bağısak florasının bozulmasının başlıca nedenleri arasındadır.

    Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et, yumurta ve fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır.

    Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü, yoğurt ve Orta-Asya Türklerinin milli içeceği olan kefirdir. Süt ve yoğurt tüketirken bazı noktalara dikkat edilmelidir(Tablo 3).

    Tablo 3. Süt ve yoğurt tüketirken dikkat edilecek noktalar

    Pastörizasyon gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder!!
    Mümkünse pastörize edilmemiş, fakat temiz günlük mandra sütü tüketilmelidir.
    Güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz.
    Şehirdekiler için en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.
    Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.
    Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!!!). Bulamazsanız kendiniz yapın hem daha ucuz hem de çok daha sağlıklıdır.





    KAYNAKLAR



    Schrezenmeir J, de Vrese M. Probiotics, prebiotics, and synbiotics—approaching a definition. Am J Clinical Nutr 2001; 2; 361S-364S
    Bottazzi V. Food and feed production with microorganisms. Biotechnology 1983;5:315–63.
    Schrezenmeir J, de Vrese M. Probiotics, prebiotics, and synbiotics—approaching a definition. Am J Clinical Nutr 2001; 2; 361S-364S
    FinaroS, Chierici P, Vigi V. Intestinal microflora in early infancy: composition and development. Acta Paediatr 2003; 441:48-51
    Isolauri E, Juntunen M, Rautanen T, Sillanaukee P, Koivula T. A human Lactobacillus strain (Lactobacillus casei sp strain GG) promotes recovery from acute diarrhea in children. Pediatrics 1991; 88:90–7.
    Kaila M, Isolauri E, Soppi E, Virtanen E, Laine S, Arvilommi H. Enhancement of the circulating antibody secreting cell response in human diarrhea by a human Lactobacillus strain. Pediatr Res 1992; 32:141–4.
    Majamaa H, Isolauri E, Saxelin M, Vesikari T. Lactic acid bacteria in the treatment of acute rotavirus gastroenteritis. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1995;20:333–8.
    Isolauri E, Kaila M, Mykkanen H, Ling WH, Salminen S. Oral bacteriotherapy for viral gastroenteritis. Dig Dis Sci 1994;39:2595–600.
    Sugita T, Togawa M. Efficacy of lactobacillus preparation biolactis powder in children with rotavirus enteritis. Jpn Pediatr 1994;47: 2755–62 (in Japanese).
    Raza S, Graham SM, Allen SJ, Sultana S, Cuevas L, Hart CA. Lactobacillus GG promotes recovery from acute nonbloody diarrhea in Pakistan. Pediatr Infect Dis J 1995;14:107–11.
    Pant AR, Graham SM, Allen SJ, et al. Lactobacillus GG and acute diarrhea in young children in the tropics. J Trop Pediatr 1996; 42:162–5.
    Guarino A, Canani RB, Spagnuolo MI, Albano F, Di Benedetto L. Oral bacterial therapy reduces the duration of symptoms and of viral excretion in children with mild diarrhea. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1997;25:516–9.
    Shornikova AV, Isolauri E, Burkanova L, Lukovnikova S, Vesikari T. A trial in the Karelian Republic of oral rehydration and Lactobacillus GG for treatment of acute diarrhoea. Acta Paediatr 1997;86:460–5.
    Guandalini S, Pensabene L, Zikri MA, et al. Lactobacillus GG administered in oral rehydration solution to children with acute diarrhea: a multicenter European trial. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2000;30:54–60.
    Bellomo G, Mangiagle A, Nicastro L, et al. A controlled double blind study of SF68 strain as a new biological preparation for the treatment of diarrhea in pediatrics. Curr Ther Res 1980;28:927–6.
    Camarri E, Belvisi A, Guidoni G, Marini G, Frigerio G. A double blind comparison of two different treatments for acute enteritis in adults. Chemotherapy 1981;27:466–70.
    Buydens P, Debeuckelaere S. Efficacy of SF 68 in the treatment of acute diarrhea. A placebo-controlled trial. Scand J Gastroenterol 1996;31:887–91.
    Shornikova AV, Casas IA, Mykkanen H, Salo E, Vesikari T. Bacteriotherapy with Lactobacillus reuteri in rotavirus gastroenteritis. Pediatr Infect Dis J 1997;16:1103–7.
    Saavedra JM, Bauman NA, Oung I, Perman JA, Yolken RH. Feeding of Bifidobacterium bifidum and Streptococcus thermophilus to infants in hospital for prevention of diahrroea and shedding of rotavirus. Lancet 1994;344:1046–9.
    Saavedra JM. Microbes to fight microbes: a not so novel approach to controlling diarrheal disease. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1995;21:125–19.
    Ahmad A, Widjala L, Firmansyah A et al. Effect of combined probiotic ,pebiotic and micronutrient supplementation in reducing duration of acute infantile diarrhoea. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2000;31:984-6
    Gotz V, Romankiewicz JA, Moss J, Murray HW. Prophylaxis against ampicillin-associated diarrhea with a lactobacillus preparation. Am J Hosp Pharm 1979;36:754–7
    Clements ML, Levine MM, Ristiano PA, et al. Exogenous lactobacilli fed to man. Their fate and ability to prevent diarrheal disease. Prog Food Nutr Sci 1983;7:29–37.
    Witsell DL, Garrett CG, Yarbrough WG, Dorrestein SP, Drake AF, Weissler MC. Effect of Lactobacillus acidophilus on antibiotic-associated gastrointestinal morbidity: a prospective randomized trial. J Otolaryngol 1995;24:230–3.
    Borgia M, Sepe N, Brancato V, et al. A controlled clinical study on Streptococcus faecium preparation for the prevention of side reactions during long-term antibiotic treatments. Curr Ther Res 1982; 31:265–71.
    Wunderlich PF, Braun L, Fumagalli I, et al. Double-blind report on the efficacy of lactic acid-producing Enterococcus SF68 in the prevention of antibiotic-associated diarrhoea and in the treatment of acute diarrhoea. J Int Med Res 1989;17:333–8.
    Colombel JF, Cortot A, Neut C, Romond C. Yoghurt with Bifidobacterium longum reduces erythromcyin-induced gastrointestinal effects. Lancet 1987;2:43.
    Siitonen S, Vapaatalo H, Salminen S, et al. Effect of Lactobacillus GG yoghurt in prevention of antibiotic associated diarrhoea. Ann Med 1990;22:57–9.
    Young RJ, Vanderhoof JA. Successful probiotic therapy of chronic recurrent abdominal pain in children. Gastroenterology 1997;112: A856 (abstr).
    Orrhage K, Brismar B, Nord CE. Effects of supplements of Bifidobacterium longum and Lactobacillus acidophilus on the intestinal microbiota during administration of clindamycin. Microb Ecol Health Dis 1994;7:17–25.
    Surawicz CM, Elmer GW, Speelman P, et al. Prevention of antibiotic associated diarrhea by Saccharomyces boulardii: a prospective study. Gastroenterology 1989;96:981–8.
    McFarland LV, Surawicz CM, Greenberg RN, et al. Prevention of beta-lactam-associated diarrhea by Saccharomyces boulardii compared with placebo. Am J Gastroenterol 1995;90:439–48.
    Maupas JL, Champemont P, Delforge M. Traitement des colopathies fonctionnelles-Essai en double aveugle de l'ultra-levure. (Treatment of irritable bowel syndrome with Saccharomyces boulardii—a double-blind, placebo controlled study.) Médicine et Chirurgie Digestives 1983;12:77–9
    Halpern GM, Prindiville T, Blanckenburg M, Hsia T, Gerschwin ME. Treatment of irritable bowel syndrome with Lacteol fort: a randomized, double-blind, cross-over trial. Am J Gastroenterol 1996; 91:1579–85.
    Malin M, Suomalainen H, Saxelin M, Isolauri E. Promotion of IgA immune response in patients with Crohn's disease by oral bacteriotherapy with Lactobacillus GG. Ann Nutr Metab 1996;40:137–45.
    Plein K, Hotz J. Therapeutic effects of Saccharomyces boulardii on mild residual symptoms in a stable phase of Crohn's disease with special respect to chronic diarrhea—a pilot study. Z Gastroenterol 1993;31:129–34.
    Kruis W, Schütz E, Fric P, Fixa B, Judmaier G, Stolte M. Double-blind comparison of an oral Escherichia coli preparation and mesalazine in maintaining remission of ulcerative colitis. Aliment Pharmacol Ther 1997;11:853–8.
    Rembacken BJ, Snelling AM, Hawkey PM, Chalmers DM, Axon AT. Non-pathogenic Escherichia coli versus mesalazine for the treatment of ulcerative colitis: a randomised trial. Lancet 1999;354:635–9.
    Campieri M, Gionchetti P. Probiotics in inflammatory bowel disease: new insight to pathogenesis or a possible therapeutic alternative? Gastroenterology 1999;116:1246–9.
    Fox PF, Law J, McSweeney PLH, Wallace J. Biochemistry of cheese ripening. In: Fox PF, ed. Cheese: chemistry, physics and microbiology. Vol 1. London: Chapman and Hall, 1993:389–438.
    Kunji ERS, Mierau I, Hagting A, Poolman B, Konings WN. The proteolytic systems of lactic acid bacteria. Antonie Van Leeuwenhoek 1996;70:91–125.
    Sekine K, Toida T, Saito M, Kuboyama M, Kawashima T. A new morphologically characterized cell wall preparation (whole peptidoglycan) from Bifidobacterium infantis with a higher efficacy on the regression of an established tumor in mice. Cancer Res 1985;45:1300–7.
    Farmer RE, Shahani KM, Reddy GV. Inhibitory effect of yoghurt components upon the proliferation of ascites tumor cells. J Dairy Sci 1987;58:787–8.
    Cevikbas A, Yemni E, Ezzedenn FW, Yardimici T. Antitumoural, antibacterial and antifungal activities of kefir and kefir grain. Phytother Res, 1994; 8: 78-82.
    Furukawa N, Matsuoka A, Yamanaka Y. Effects of orally administered yogurt and kefir on tumor growth in mice. J. Japan. Soc. Nutr Food Sci , 1990;43: 450-3.
    Furukawa N, Matsuoka A,Takahashi T, Yamanaka Y. Effects of fermented milk on the delayed-type hypersensitivity response and survival day in mice bearing Meth-A. Anim Sci Tec, 1991;62: 579-585.
    Murofushi M, Shiomi M, Aibara K. Effect of orally administered polysaccharide from kefir grain on delayed-type hypersensitivity and tumor growth in mice. Japan J Med Sci Biol, 1983;36: 49-53.
    Shiomi M, Sasaki K, Murofushi M, Aibara K. Antitumor activity in mice of orally administered polysaccharide from kefir grain. Japan J Med Sci Biol, 1982; 35: 75-80.
    van’t Veer P, Dekker JM, Lamers JM et al. Consumption of fermented milk products and breast cancer: a case-control study in the Netherlands Cancer Res 1989;49:4020-3

    Alıntı
    http://www.bugday.org/article.php?ID=1252
    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    Vücudun sinsi düşmanı Empty Geri: Vücudun sinsi düşmanı

    Mesaj  Meaktu C.tesi Eyl. 19, 2009 10:24 pm

    PROF DR MİTHAT YILMAZTÜRK'ÜN ...
    SAĞLIKLI YAŞAMAK kitabından alıntı...sayfa 102

    " Başka bir araştırmada açıklanamayan hastalıkların belirtilerini ( yorgunluk,endişe,bellek bozuklukları,uykusuzluk vb ) ağız yoluyla verilen mantar ilacı ( Nystatin ) nin iyileştirdiği görüldü
    Uzak doğuda "Her hastalık bağırsakta başlar " diye bir deyim vardır.Bu söz bağırsak fonksiyonlarının sağlık bakımından önemini vurgulamaktadır.

      Forum Saati Cuma Kas. 01, 2024 1:01 am