Bilgi POLEN

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bilgilendirme


    Omega Yağ Türleri

    Meaktu
    Meaktu
    Admin


    Mesaj Sayısı : 124
    Kayıt tarihi : 18/09/09
    Nerden : ankara

    Omega Yağ Türleri Empty Omega Yağ Türleri

    Mesaj  Meaktu Ptsi Eyl. 21, 2009 9:50 pm

    Omega Yağ Türleri



    Akıl ve ruh sağlığının sırrı beslenmede, çünkü insan bedeni adeta bir biyokimyasal makine ve beyin bu hassas dengede en ufak değişim ve eksikliklerden etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek, sinir sistemini bozuyor. Kola ve cips, konsantrasyon güçlüğüne yol açıyor. Fosforlu gıdalarsa beyni ışıldatıyor.

    Beslenme konusu her zaman takip edilen bir konudur, bununla birlikte yeni bilimsel bulgular konuyu gündemde tutuyor. Beslenme konusunda bir ölçüde biyokimyasal veriler ışığında çeşitli kaynaklardan bir yazı derledim. Genelde okuduklarımızdan farklı yönleriyle konuyu size sunmaya çalışacağım.

    Eskimolarda kalp ve damar hastalıklarının diğer insanlara göre daha az görülmesi, bilim adamlarını araştırmaya itmiştir. Yapılan araştırmalar derin deniz balıklarında bulunan yeni bir yağ asidini ortaya çıkarttı. Bu yağ asitleri kimyasal yapıları nedeni ile omega-3 yağ asitleri olarak isimlendirildi.
    Omega-3 yağ asitleri günlük beslenmede belli bir oranda yer aldıkları durumda, vücutta ortaya çıkan bazı kimyasal bilgi taşıyan maddenin aşırı yapılmasını baskılamaktadırlar.
    Omega-3 yağ asitleri karaciğer üzerine etkileri ile trigliseridleri büyük oranda azaltmaktadırlar. VLDL (Çok düşük yoğunluktaki yağ-proteinleri) oranlarını ciddi ölçüde düşürmektedirler. Günümüzde lipid düşürücü ilaçlar olarak bilinen ilaçlar ile birlikte kullanıldıklarında onların etkilerini arttırmakta, daha az dozlarda kullanılmasına olanak vermektedir. İlacın daha az kullanılması daha ekonomik ve daha az yan etkili bir tedavi sağlamaktadır.
    Damar içinde oluşan bazı damar büzücü kimyasalların yapımı da baskılandığından, damar üzerine aşırı derecede etki eden bu maddelerin azalması ile, damarlarda genişleme ve bu sayede tansiyonda normalleşme sağlanır. Hafif ve orta şiddetteki yüksek tansiyon olgularında tek başına çözüm sağlamaktadır. Diğer yüksek tansiyon hastalarında da ilaç dozlarının düşürülmesini ve yan etki riskini azaltır.
    Trombosit denilen kan pulcuklarının birbirlerine yapışmasını engelleme özelliği ile omega-3 yağ asitleri, kanı sulandırıcı özelliğe sahiptir. Kalp krizi ve inme riskini azaltır.
    Omega-3 yağ asitleri, özellikle beyin, retina ve kalpte yüksek oranlarda bulunur. Beyinde birçok fonksiyonda önemlidir. Hamileliğin özellikle son üç ayında anneden bebeğe büyük miktarlarda omega-3 yağ asitleri iletilir. Hamilenin özellikle bu aylarda daha çok balık yemesi veya takviye alması önerilmektedir.
    Ancak, her balıkta omega-3 yağ asidi yoktur ya da miktarı çok azdır. Derin denizlerde yaşayan ve siyah etli olan balıklarda daha yüksektir. Somon, sardalye, uskumru, ton balığı gibi balıklar omega-3 açısından daha zengindir. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşüktür. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamazlar.
    Omega-3 yağ asitleri yeterli oranda alınmazsa diğer yağ asitleri onların yerini alır ve bazı kimyasal bilgi taşıyan molekülleri gereksiz yere sentez edilmesine neden olmaktadır. Mutlaka omega-3 ve diğer yağ asitler arasındaki denge sağlanmalıdır. Günlük kalori gereksinmesinin %0.1 kadar omega-3 yağ asitleri tarafından sağlanmalıdır.

    Kırmızı et ve ev hayvanlarına dikkât!
    Av sırasında ölüm korkusundan dolayı ürkmüş hayvanın biyokimyasal yapısı derin değişikliğe uğrar. Böylece açığa çıkan toksik ürünler, tüm bedene yayılarak hayvanın bedenini zehirli hale getirir. Şiddetli öfke veya korku gibi değişik duygulanımların hormonal değişmeler yarattığı bilinmektedir. İnsanda meydana gelen bu biyokimyasal değişimlerin aynısı memeli diğer hayvanlarda görülür. Av sırasında hayvanın adrenalin hormonu artar. Salgılanan bu hormon, hayvanın bedeninde kalır ve besin olarak kullanıldığında insanın dokularını ve zihnini olumsuz etkiler. Amerika Beslenme enstitüsüne göre “Hayvan eti toksik kan ve öteki atık yan ürünlerle yüklüdür.”
    Beyin gelişimi için ikinci önemli beslenme faktörü yağlarda bulunan elzem yağ asitleri ve fosforlu yağ bileşikleridir. Dışarıdan alınması şart olan elzem yağ asitlerinin kaynağı bitkisel sıvı yağlar ve balık yağlarıdır. Bunlar beyin hücrelerinin zar tabakası için elzem olduklarından, yetersizliklerinde beyin hücreleri küçülür. Ayrıca, bazı fosforlu maddeler, özellikle tahıl taneleri, fındık, badem, kuru baklagillerde bulunan 'inositol'; yumurta ve soya fasulyesinde bulunan 'kolin' ve 'lesitin'; ette ve süt ürünlerinde bulunan 'karnitin' beyindeki sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal maddelerin en önemlilerinden biri olan asetilkolin düzeyini destekler. Böylece kişilerin zihinsel yeteneklerini ve hafızasını güçlendirir. 'Asetilkolin' düzeyi düşük olursa ruhsal sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Beynin verimli çalışması için demir ve çinko alımı da son derece önemlidir.
    Bunların insan vücuduna en yararlı biçimde bulundukları kaynaklar, da yine kırmızı etler ve balıktır. Bitkisel kaynaklı demir ve çinkonun bağırsaklardan kana emilimi çok düşüktür. Ancak ekmek mayalandığı zaman demir ve çinko kaynağına dönüşür.
    Diğer bir örnek ise Alzheimer hastalığında beta- amyloid beyin hücreleri arasında plakalar oluşturarak beyin hücrelerinin ölümüne sebep olmasıdır. Alzheimer ve parkinson hastalarına kırmızı eti beslenmelerinden çıkartmaları önerilir.

    Akıl sağlığı diyeti
    Bu bilgiler ışığında akıl sağlığını koruyabilen, ama fazla kilo da aldırmayan bir beslenme tarzı önerebilir misiniz? Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü, ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamalıdırlar. Akıl sağlığını korumak isteyen kişi, sabah kendine zaman ayırıp, taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı yapmalı.
    Ana öğünlerde balık, yağsız et, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler tercih edilmeli. Örneğin bir kâse yoğurt, bir-iki dilim tam buğday ekmeği, bol salata, meyve ve zeytinyağlı sebze içeren bir öğlen yemeği hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekler önerilir.
    Akşam yemeklerinde balık, özellikle 'omega3' yağ asitleri açısından zengin yağlı balıklar; örneğin palamut, lüfer, hamsi, somon, ton, uskumru vs. ya da yağsız etler, tavuk, kuru baklagiller gibi gıdalar yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir.
    Öğün aralarında pasta, kek yerine bir miktar fındık, badem, kuru üzüm yararlı olur. Genelde hamur işleri, beyaz ekmek, aşırı alkol, kızartmalar, yanmış etler, kremalı ve şuruplu tatlılar, şekerli meşrubat, fast food tarzı hamburger vb gıdalardan kaçınılmalı.

    Toksinler için su
    Toksinlerin atılması için yeterince su içilmesi önemli. Ayrıca, açık havada yürüyüş, yüzme gibi fiziksel aktiviteler, kişinin, kan dolaşımını hızlandırır, damar tıkanıklığını önler, beyin fonksiyonlarını artırır, ruhsal sağlığa da olumlu etki yaparak, olası bir depresyonun önlenmesinde yardımcı olur.
    Özellikle ailelerinde alzheimer hastalığı olanlar, belli aralıklarda kan kolesterol ve 'homosistein' düzeylerine baktırmalıdır. Antioksidan türü vitaminler, B grubu vitaminleri ve balık yağları, onları kalp-damar hastalıklarından koruduğu gibi, zihinsel yeteneklerini de kuvvetlendirir.
    Glikoz dengesine, ağır metallere ve küflü besinlere dikkat
    Zihinsel işlevleri yavaşlattığı bilinen gıdalar nelerdir?
    Vücuda yeterince glikoz sağlanamazsa beyine yeterli miktarda oksijen gitmez. Araştırmalar, şeker ve beyaz undan yapılan hamur işleriyle meşrubatların zekâ düzeyini 'geçici olarak düşürdüğünü' gösteriyor. Bu tür gıdalar, kana hızlı biçimde şeker verirken kan şekerinin dalgalanmasına yol açıyor.

    Ette, sütte ağır metal
    Beyin ve merkezi sinir sistemi için en zararlı maddeler kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metallerdir. Bu maddelerin bulaştığı gıdaları tüketenlerde özellikle çocuklarda zekâ geriliği, sersemlik ve davranış bozukluğu gözlenir. ABD'de seri cinayet işleyen bazı kişilerin saç analizi yapıldığında, ağır metal kalıntılarının yüksek; çinko düzeylerininse düşük olduğu görüldü.

    Ağır metaller, atık su civarında yaşayan balıklar, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde otlayan hayvanlar veya oralarda yetişen meyve ve sebzelerle vücuda girebilir.

    Küf ve panik-atak
    Bazı bitkisel kaynaklı ürünlerin kötü hasat, kötü işleme ve depolama sonucu oluşan küflerin ürettiği zehirli 'mikotoksin' maddesi de hassas kişilerde psikolojik dengesizliklere, panik atak ve depresyona neden olabiler. Bu zehirler en çok, küflü buğday, mısır gibi tahıllar, fındık, fıstık, ceviz, incir gibi yemiş ve pulbiberde bulunur.
    Sağlıklı kalmak için kırmızı eti azaltmayı ve sebze meyve tarzı bitkisel kaynaklı beslenmenin gerekliliğini zaten hepimiz biliyoruz. Şimdi ise bilim adamları, bu tarz beslenmenin beyin ve sinir sitemiyle direkt ilgili olan Parkinson ve Alzheimer hastalığını önlediğini söylemektedirler.

    Turhan Doğan
    Tokyo Üniversitesi Yüksek Kimya Fakültesi
    turhandogan@yahoo.com
    Tokyo - 29.07.2003
    http://gulizk.com

    http://www.sufizmveinsan.com/konuk/omega.html

    Balık ile Beslenme Beynin Yaşlanmasını Yavaşlatıyor

    Geçen aralık ayında ‘American Journal of Clinical Nutrition’ isimli bilim dergisinde balıkta bulunan yağların, beynin yaşlanmasını yavaşlattığı ve ilerki yaşlardaki kavrama, idrak etme ve zeka seviyelerine katkılarıyla ilgili bir bilimsel araştırmanın sonuçları yayınlandı.

    Araştırmayı yöneten Lawrence Whalley İskoçyada, Aberden Üniversitesinde akıl sağlığı üzerine çalışan bir professor. Araştırma sonuçları ise bir hayli dikkat çekici, şöyle ki balık tüketimi ve balıkta bulunan yağların kalbi koruduğu ve kalp damar hastalıklarının önlenmesi için gerekli en önemli besinlerin başında geldiği şimdiye kadar yapılan bilimsel çalışmaların sonucunda yayınlanmıştı. Bu çalışmanın sonuçları ise balık yağlarının bu bilinen faydalarının ötesinde akıl sağlığı ve idrak gücü üzerine olan olumlu sonuçlarını ortaya koyuyor. Bu çalışmanın son bulgularına geçmeden önce bu konuda bazı temel bilgileri hatırlayalım isterseniz. Balıkta bulunan Omega yağ türleri nedir? (daha ayrıntılı bilgi için bakınız Populer Bilim 2004 veya http://www.sufizmveinsan.com/konuk/omega.html)

    ‘Omega’ ismini kimyasal yapısından almıştır. Temel kimya bilgilerini hatırlayacak olursak karbonil grubu o yapıya yağ özelliğini verir ve doymamış yağlarda karboknil grubuna bağlı karbon atomları arasında çift bağ vardır. Doymamış yağlar genel olarak bitkisel yağları kapsar ve karbonlar arasındaki çift bağlar bu yağlara sıvı özelliğini verir. Bu çift bağların karbonil grubuna en yakın olanına yunan alfabesinden alfa ile isimlendirilirken en sonuncusuna omega ismi verilir. İşte balık yağlarndaki omega ismi burdan gelir. Halk arasında “balıkyağı” olarak bilinen Omega-3 ile bitkisel yağlarda bulunan Omega-6 yağ asitleri döllenme anından başlayarak anne karnından itibaren yaşam boyunca vücudumuzdaki doku hücrelerinin önemli yapı taşlarını oluşturuyorlar. Bu yağlar vücudumuz tarafından üretelimediği için besinlerden alınması şarttır. Omega 3 grubu yağ asitlerinden EPA (eikosapentaeonik asit) ve DHA (dokosaheksaenoik asit) adlı iki önemli yağ asidi çeşidinden kaynaklanmaktadır. Çeşitli yayın ya da kaynaklarda omega 3 içeren pek çok gıda türü verilmektedir. Ancak EPA ve DHA genelde balık yağlarında bulunmaktadır.

    Profesör Whalley’in bulguları

    İskoçyada yapılan bu çalışma beslenmesinde yağlı balıklara yer veren veya supleman olarak balık yağı alan kişiler zeka testlerinde (IQ testleri) yüzde onüç daha yüksek puan alırken aynı zamanda Alzheimer hastalığının oluşma olasılığınında daha düşük olduğu tespit edilmiştir. 300’den fazla kişi ile gerçekleştirilen bu çalışmada balık yağının akıl sağlığı ve özellikle Alzheimer hastalığına karşı koruyucu etkileri açıkca ortaya konmuştur.

    Demans, yani bunama, halen dünyadaki milyonlarca insanı etkilemekte ve yaşlı nüfusunın artmsıyla hastaların sayısıda artmakta ve tedavi gereksinimine daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Yaşlılar arasında bunamanın en önemli sebebini Alzheimer hastalığı oluşturmaktadır. Hastalığın önemi açısından ülkemizdeki Alzheimer Vakfı Başkanı Prof. Dr. Engin Eker’in açıklaması bir hayli çarpıcıdır; ‘alzheimer hastalarının sayısının dünyada 18 milyona, Türkiye’de de 250 bine ulaştı’.

    Aberdeen ve Edinburgh Üniversitelerinden araştırmayı yöneten grup 1947 yılında yapılan ulusal zeka testi anketine katılan kişilerin bilgilerini inceledi. Test yapıldığında ankete katılanlar o zaman 11 yaşında idiler. Bu kişiler 64 yaşına gelince tekrar zeka testine tabi tutuldular. Araştırmacılar bu deneklere, beslenmelerinden ve aldıkları suplemanlardan omega-3 sevyelerini tespit etmek üzere sorular yöneltti ve aynı zamanda plazmalarındaki omega-3 sevyesine bakıldı. Sonuçlar gösterdi ki balık yağı kulananlardaki 64 yaşındaki idrak fonksiyonu kullanmayanlara göre daha yüksekti. Çocukluk zeka sevyesine göre bir ayarlama yapıldığında zihin hızını ölçmek için yapılan testlerde aynı şekilde daha yüksek puan aldılar.

    Profesör Whalley yaptığı açıklamada da bu çalışmanın balık yağlarının inflamasyonu azaltarak beynin yaşlanmasını yavaşlattığı yönünde kanıtlandığını açıkladı. Ayrıca şöyle devam etti ‘Bizim bulgunumuzdaki en büyük fark bunun hafızada değil akıl hızında olması. Balık yağı kullanan beyinler daha hızlı çalışıyor. Kandaki omega-3 oranları ile zeka testlerinde aldıkları puanalar arasında çok güçlü bir ilişki var. Sonuçlar bana göre balık yağı kullananaların diğerlerine göre daha genç beyne sahip oldukları yönünde ve beyinlerin yaşlanması bir iki yaş yavaşlıyor.’

    Bu çalışmanın sonuçlarını dikate alıp beslenmemizde mutlaka balığa yer vermemiz şart gibi gözüküyor. Özellikle yoğun beyin kullanımı gerektiren işlerde çalışanlar, tefekküre önem verenler için balık mutlaka beslenemizde yerini alması gerekir. Ülkemizde balıkçılığa gerekli önemin verilmediği açıkça ortadadır. Mutfağında balığı en çok kullanan ülkelerde balık taze ve çiğ olarakta tüketilmektedir. Örneğin çiğ balık kullanarak yapılan sushi yemekleri kızartma veya ızgara ile meydana gelecek balık yağlarının kaybını önlemesi açısından uygun bir yöntemdir. Ayrıca balık tüketme imkanı olmayanlar için supluman olarak tablet halinde eczanelerden balık yağı temin edilebilir. Son bir hatırlatmada fayda var, her balıkta omega-3 yağ asidi yoktur ya da miktarı çok azdır. Derin denizlerde yaşayan ve siyah etli olan balıklarda daha yüksektir. Somon, sardalye, uskumru, ton balığı gibi balıklar omega-3 açısından daha zengindir. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşüktür. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamazlar.

    Omega-3 yağ asitleri yeterli oranda alınmazsa diğer yağ asitleri onların yerini alır ve bazı kimyasal bilgi taşıyan molekülleri gereksiz yere sentez edilmesine neden olmaktadır. Mutlaka omega-3 ve diğer yağ asitler arasındaki denge sağlanmalıdır. Günlük kalori gereksinmesinin %0.1 kadar omega-3 yağ asitleri tarafından sağlanmalıdır.

    Turhan Doğan
    Tokyo Üniversitesi
    Kaynak: http://www.genetikbilimi.com



    http://www.omega3.com.tr/?page=haber2

      Forum Saati Perş. Mayıs 16, 2024 9:41 am